Cumartesi, Aralık 18, 2004

Metânet


Karanlıkta bir yırtılma sesi. Soğuk geceler tekrarının yankısını duyduğum bu yırtık karanlığın kendisi mi, umudun ve olasılıkların yok olduğu bilgisi mi karar veremiyorum. Bir yıldır yazılan bu mektup sözcüklerini ararken canım yanıyor. Sessizlik isterken, kalabalık yeryüzü deviniyor. Gerçeğin yerine aday hayal etme arzusu, bilgisini yanılgılarla değiştirmeye dünden razı zihnimi altüst ediyor. Onun hafıza dışındaki varlık halinin sona erdiği gerçeği tekrar tekrar tekrar ediyor. Zihnimin fotoğraflarında her şey ne kadar canlı oysa…

İki kitap, yayınlanmış yayınlanmamış denemeleri, pek bilinmeyen şiirleri, çevirileri, yarım kalmış bir roman ve yazılamadan zihninde götürdüğü daha neler neler… Balku’nun hayata veda ettiği kalp krizinin üzerinden bir yıl geçti. Aralık 15’ti, inanılması mümkün olmayan bir masala inandırıldık gibi... Aralık büyüdü önce, sonra da onun artık olamayacağı farkındalığı. Balku’yu 15 Aralık 2003’te kaybettik. Bir şey sanki yırtıldı. Belki günlerin geceyle bağlandığı yer, belki havanın kendisi.. Uğultular eşliğinde ulaşan acaba sesleri mırıltılara karışıp sustu. Gerçeğin kendisiydi, sisli bir karanlıkla örttü geceyi. Sonraya bırakılan, yarına ısmarlanan, umuda eklenen, dileklere bağlanan her şey birden belirsizleşti. Silindi. Seslerimiz de…

Sustuk. Sustum. Hiçbir çığlığın ne de hıçkırığın gölgesine sığınmadan. Kötü bir şaka gibi başlayan uğultu tekrarladıkça harfler sessizleşti, büyük bir suskunlukla örtüldü perdeler.. Bütün yönleri kör, sokakları çıkmaza ulaştıran bu uğultu geçen yılın aralık ayından beri sürüyor. Nihayete eren varlığı büyüyen özlemin öteki adı artık. Yazdıklarıyla kendini çok sonraki zamanlarda da var edebileceğine inancımsa yüreğimin metaneti..

“Akşamüstleri hâkim bir noktadan şehre bakıyorum ve dilim benden habersiz sayıklıyor: Ey Bursa! Yaşlandıkça estetik cerrahlarına koşan, makyajını kalınlaştıran zamane çengileri gibi yeni yüzler, yeni isimler, yeni haritalar edindin. Ama belki de doğrusu buydu; değil mi ki senin tılsımın suyladır, su üstüne çizilmiş haritaların her esintide dağılması, her dalgada yeniden çizilmesi de kaçınılmazdır. Belki kıyametin bile suya garkolmakla değil, yüzeyinin binyıllar boyunca aynı haritayı muhafaza edecek kadar dingin ve kıpırtısız kalması ile olacaktır.” Abruşak, Sükut Ayyuka Çıkar, Yücel Balku.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home