Çarşamba, Ocak 05, 2005

Defter-ler

Kederin bağışlanabilir ve mutsuzluğun iyileşebilir olduğunu tekrarlayan bir ses var dışarıda. Sanki sisli bir gökyüzünün altında, sanki soğuk günlerin tercihinde, kendi sesinin yabancısı sanki, sussa karanlığa boğulacak, tekrarlıyor. Birbirinin tekrarında ezberlenmiş, günün kabalığında ezilmiş inceliklerin özlemi büyüyor büyüdükçe… Zaman; sürelerin dışında, dokunma hissinde, duyma, tatma, hislerin hepsinde, sıçramalarla ötekine, diğerine geçerken soğuk ilerliyor, o da büyüyor!

Çocukluğun soğuk gecelerinden gamlı sayfalara taşınmış izler, iyileşiyor. Koku her çeşidinden çağrışımlarla hafızamdaki yerini büyüttükçe, büyüyor geceler de, gecelerce! Kimse sormuyor, yanıt beklemiyor. Huzurunu yitirmemiş, dilini kaybetmemiş, harfleri okunaklı bir elyazısı, yazılmamış mektuplar biriktiriyor. Henüz hafızadaki kaydını tamamlamamış olmasına karşın sağa yatık ve mavi.

Pulsuz olmasına karşın, postacıların taşıdığı mektupları yağmuru bekler gibi özleyen yaz günlerine sıçramış bir başka koku. Başka bir zaman. Defterin sarı çizgili sayfalarındaki izler mor, mavi, siyah ve koyu kırmızı keder. Kimbilir yabancısı olduğu gözlerden neler gizlemiş, yorulmuş, bekliyor. Çekmecenin derin köşelerinden biride, kalın karton kabının arasında mavi bir elyazısı seçiliyor.

Bir başka defter; umutlu başlangıcını sürdürememiş, yazılmamışlarla eskimiş, kutusu içinde yaşlanmış, mavi ambalajıyla küs. Kimbilir hangi küçük ağacın yaprağından, büyük neler beklemiş. İnce bir sessizlikle örmüş sayfalarını. Okunmuyor, dokunmuyor. Hatırasından zehirlenmiş, yalnız kalmış kahverengi defter mutsuzluğunu iyileştiremiyor. Çünkü yaralar, bağışlanabilir olduğunda kabuk tutuyor.

Şimdi yeni bir defter yastığın altında, kitapların arasında, içinde kalemiyle geziniyor. Beklemiyor, büyüyor, yazılıyor. Harflerine sahibinin gözleri ve teni değmemiş öteki defterlerin hiçbirini karıştırmıyor. Yazıldıkça, büyüyor..

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home