Cumartesi, Ocak 08, 2005

Postaneyle postacı ...


Her masadan daktilo seslerinin yükseldiği bir açık ofiste sözcüklerin hesabını yapıyor, cümlelere ulaşmaya çalışıyoruz. Acemi günlerin başında, haber yazmayı öğrenme telaşıyla geçen saatler birbirini kovalıyor, zaman çabuk geçiyor. Her gün yeni adımlar atarak, yeni konulara anlam köprüleri bulup, gazete sayfalarındaki imzalarımızın altına yazıyoruz. Aynı cümleleri anlaşılır yazabilmek için üç, belki beş kez yeniden kuruyoruz. Bizi dünyanın sırrına yaklaştırıyor düşüncesiyle öğrendiklerimizi kutsal kabul ettiğimiz, edebildiğimiz günler. Gönüllü eğitmenlerimizin çalışkan, kıvrak zekalarıyla küçük sınavlar yaptığı günler. Geçer notu aldık mı zekamızı da kanıtlamış oluyoruz, yani acemiyiz.. Hesap yapmak, tepkisini hesaplayarak etkilerde bulunmak henüz aklımızdan geçmiyor… Henüz diyorum çünkü sonradan hayatımıza giren, sokulan, sokuşturulan bir şey bu! Genciz, genç olmanın değerini anlayamayacak kadar genç. Zamanın nasıl ve nelerle tükendiğini, çoğaldığını ya da yaşlandığını düşünmeden geçen günler, aylar..

Geçenlerde gazete arşivimi odanın ortasına yayıp, başlık bulma maceralarımızı, geciktiğimizi haber veren grafikerlerin sıkıntısını, aceleyle alınmış notların deşifre süreçlerini, haber olduğunu unutup dinlemeye daldığımız konserleri hatırladım. Kendimi gazetenin kapısında bulduğumda yapmak istediğimin ne olduğunu biliyordum ve orada bulunmamın sadece yapmak istediklerimle ilgisi olmadığını... Gazetede geçen zamanların tümünde yanımdan hiç ayırmadığım telaşlı bir heyecanın kendisiydi; beni yüreklendirdi. Yürüdüm. O günler, uyandığım evde bir postahane, içimde bir postacı büyüttüm durdum.

Kat görevlisinin masalara bıraktığı zarfların üzerinde adımı arayarak geçen günlerde postacılığa özendim. İlk yurtdışı seyahatimde, ellerin yeşil parklarının görüntüleriyle süslü kartpostallarını arkadaşlarıma gönderirken, zarflardan birinin üstüne de kendi adımı yazdım. Dönüp masama oturduğumda benim için bıraklımış zarfı bulup mutluluklar giyindim. O gün bugündür postacıların gözümdeki kıymeti hiç değişmedi, mektupları hayatından çıkarmayanların hiç hiç..Geçen hafta, mektup da neymiş, artık bilgisayar var diyen dost sese yanıt veremedim. Bu mektubu yazıp anlatmak istedim. Ne kadar anlaşıldı bilmiyorum ama mektupla ilişiği devam edenler, içlerinde yazamadığı mektuplar biriktirenlerin anladığından eminim.. İyi mektuplar..

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home