Cumartesi, Mart 26, 2005

Sessiz olmak

Dünyanın bütün seslerine izin vermekten başka nedir sessizlik? Çekingen, karamsar, illa ki ‘hüznün mensubu’ olduğu söylenir ya, sessizliğin kendisi bile büyük bir cevaptır bu konuşulanlara. Birbirinin şıklığını bozan, öyle oldukları gibi iç içe geçince gürültüye dönüşen nice sesin gerisinde mırıldananların bildiği/bilebileceği bir suskunluk vardır. İsli bir pencereden dünyaya bakmak neyse, gürültünün içinde ses vermeye çalışmak da öyle bir şeydir çünkü. Bu nedenle susmanın tek amacı sessizlik değildir.

Sessizlik olsa olsa mor renkte bir şalın püsküllerini birbirine bağlamaktır. Yeni püsküller yapmak.. Rüzgardan ve öteki bütün her şeyden korunmak niyetiyle sarınmış o şalda, her ilmek bir bağ, her püskül de yeni bir yön bulmaktır, başka yolculuklar düşlemek...

Uzayıp giden bir yolun başında/ortasında ama illa ki yolda olanın içinde, sonraya olduğu kadar, önceye de derin bir hürmet vardır. Bunu bildiren bir sessizlik.. Hatır sormak, tasarılarını bunun üzerine inşa etmek biraz da sessizlik ister. Adresini arayan bir postacısı olmayan mektupların, yüreğin halini anlatması nasıl güçse, sessizlikle demlenmemiş sözlerin anlattıkları da o denli beyhude kalır.. Yeryüzünün bütün gürültüleri coşmuş/büyümüşken, seslenmek bir boşluk selamlaması olmaktan öteye geçemez çoğu zaman.

Susmayı seçmek sanıldığının aksine o gürültüye kapılıp sürüklenmek değildir. Her şey tam da öyle oluyorken, susmak bir seçimdir; Durmayı seçmek. İradi bir duruş sergilemektir, başka bütün hallerin dışında olmayı seçerek. Hayatın rastlantısal olarak sundukları dışında bir irade göstermek, sessiz kalmaktır. Bu ağız dolusu konuşanların anlayamayacakları bir dilde de olsa seslenmektir. O yüzden seslenmek, her zaman ses vermek demek değildir.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home