Cumartesi, Nisan 16, 2005

Yosunlar

Birbirini tekrarlamış günlerin sonuncusu. Alışkanlıkları yerinden eden bir başka gün, daha önce yaşanmamış, sınanmamş. Beklentisiz.
Eşyaların zamanla buldukları yerler boşalıyor. Duvarda asılı afişler, gün gün derinleşmiş kuyular, gülümseyen yüzlerin hatıraları sessizce kutulara taşınıyor. Pencerelerin mavi, odaların giderek ıssızlaşan duvarlarına yansıyor. O tanımsız izler kalıyor. Bir de, bir zamanlar var olduklarının işareti boşluklar. Günlerin alışkanlıkları kendilerine yeni konumlar kazanan ayları, dönümleri, tekrarları izliyor. Bir süredir günlerin duygusuna eşlik eden her şey kapının girişinde biriken kutulardaki yerlerini buluyor.
Bir süredir tekrarları alışkanlıklara dönüşmüş günler yerlerini yeni ve belirsiz olana bırakırken kimse bir şey sormuyor. Sanki öğrenmek istemiyor. Büyük bir suskunlukla, düğümler atılıyor. Diş macunu, fırçalar, renklerine kimlikler yüklenmiş havlular ve bir düğüm. Şiir kitapları, öyküler, denemeler ve bir başka düğüm. Her biri ayrı ayrı kutulara, o zamanın imleriyle yerleşiyor. Yosunları kazıyan bu toparlanma hali, acıtıyor. Sessizlik büyüyor. Zamanın şimdisini sormayan bu sessizlik, bilmekle değil gitmekle meşgul. Unutmayı seçişinde bir sezgi var, oysa olanların yönünü belirleyen bilgi.
Konuşsa boğulacak sesini saklayan içimden biri, ellerimi birbirine doluyor. Kutular, kapının önünde çoğalıyor. Tamamlanmamış olanların esrik coşkusu tanıdık bir şarkının sözlerine eklenmiş, uzak bir yankıda tekrarlıyor. Yağmur başlamş, oysa düğümler ıslanınca daha zor çözülecek, biliyorum. Yine de yaşanmamış olanın heyecanı, tekrarlanmamış olanın coşkusu, yosunlardan boşalan yerler hepsinin üzerinde duruyor…

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home