Cumartesi, Haziran 11, 2005

İpin koptuğu yerde...

Bir şeylerin sona erdiği bilgisi ne zaman gelir? Yapıp gördükten, bakıp anladıktan, okuyup dönüştürdükten sonra mı? Öyleyse gerçek bir bitişten söz edilebilir mi? Öte yandan gerçekten bitmek diye bir şeyin karşılığı var mı? İpin koptuğu, bittiği, başka türlü bir başlangıcı olmayan gerçek bir son var mı? Orhan Alkaya’nın “İpin koptuğu yerde beliren ilmek” dediği gibi bitiş/kopuşların dönüşebilir yanları yok mu? Yeni yollar gidilebilir olduğu zaman yol bitmez gibi geliyor çünkü. Varsayalım yolun bitmesi mümkündür ma bu gidilebilecek yönlerin kalmadığı anlamını taşımaz ki. Hem anlam bir izleğin üzerinde durur, yaşanmış/birikmiş/görülmüş/deneyimlenmiş olanlarla ilgisi vardır. Başkaları da vardır, başka -karşı/ters- deneyimler. Hemen her durum izleklerle algılanan, birikmiş bir şeylerle anlaşılan -ya da en azından anlama çabasını bu sayede koruyan- halde değil midir? Her yeni yaşanan birikmiş olana eklendiğine göre benzer, hatta birbirinin aynı durumların algılamaları aynı olabilir mi? Aynı yerden bakmak aynı şeyi görmek olmadığına göre, yaşanacaklar sürecektir. Anlamları değişebilir, ifadeleri farklılaşabilir olsa bile..Bitmek başka bir bakışla bir şeylerin tamam olmasıdır. Yol bitmiştir diyen aslında yönlerin değil, yolculuk heveslerinin sona erdiğini anlatır. Öte yandan ne kadarı yeterince gidilmiş yapar yolları? Ne zaman yeterince aramış, hangi halde yeteri kadar dinlemiş, kaç soruda yeter miktarda öğrenmiş oluruz? Ben bilmiyorum. Bir yanıt yeni bir soruya yönelen açıklıktaysa yenileri mutlaka sorulur. Değilse çıkmaz bir sokağa benzer yan yana dizilmiş harfler. Demir korumalı pencereleri sıkı sıkı kapatılmış, ulaşılmaz evlerin, uzayıp giden duvarların bulunduğu bir sokak. Oysa bu halde bile bir gökyüzü vardır. Gökyüzü, küçük bir bilme isteği, görme merakı, anlama çabasıdır. Böyle bakınca da yol, gidilecek biryerler, yazılacak harfler, bulunacak anlamlar hep vardır.Kış gelmişse, sonbahar bitmiştir doğru ama kışın sonu bahardır, onu yaz takip eder ve sonbahar yeniden gelir. Hem her an değişen bilinç, aslında her yeni anı yeni baştan algılıyorsa, aynı suda ikinci kez yıkanmanın mümkün olmaması gibi tekrarlanabilen bir şeyden söz edilebilir mi? Dolayısıyla tüketilmeyenin bitmesi, gidilmemiş olanın sona ermesi mümkün görünmüyor. Hal böyle olunca da okuyup kutulara saklanmış mektuplar olduğu sürece postacının adresimize uğramadığını söylemek haksızlık olur.. İyi okumalar.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home